ÜLKEMİZDE GİYDİRME CEPHE UYGULAMALARI , YAŞANAN SORUNLAR VE BİR UYGULAMA - Nisan 2005

ÜLKEMİZDE GİYDİRME CEPHE UYGULAMALARI ,

YAŞANAN SORUNLAR VE BİR UYGULAMA - Nisan 2005

                                                                                                                                  

 

Giydirme Cephe

             Özellikle çok katlı binalarda betonarme yada çelik iskeletin taşıyıcı duvarları gereksiz kılmasıyla ortaya çıkan ve İngilizce de ki “cladding wall “ ve “curtain wall “ terimlerinden dilimize “giydirme cephe” olarak geçen sistem, döşemelere yada  kolonlara asılarak ve önünden geçerek devam eder. Alüminyum veya gerektiğinde çelik konstrüksiyon takviyesiyle kendi ağırlığını ve rüzgar yüklerini yapıya iletir.Görüş alanı bölgesi ve parapet bölgesi olarak ayırdığımız giydirme cephe ; görüş alanında cam, parapet alanında  yine cam veya başka sağır bir malzeme ile ; alüminyum kompozit panel, doğal – yapay taşlar vb. kaplanır.

            Dünyada ilk olarak 1820 yılında Amerika’da iki katlı bir banka binasında kullanılan giydirme cephenin ülkemizde uygulanan ilk örneklerinden biri 1959 yılında Ankara’da yapılan Kızılay İş hanı ‘dır. Daha sonra 1973 – 1979 yıları arasında yapılan  Zincirlikuyu‘ daki Karayolları Binası başarılı uygulamalardan biridir.Takip eden yıllarda giydirme cephe sistemleri ülkemizde de üretilmeye başlamış ve artan talep  ile hızla özellikle iş merkezleri mimarisinde yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. 1820 ile 1959 yıllarını karşılaştırdığımızda görünen yaklaşık 140 yıllık fark , günümüzde bilgi akışı ve paylaşımın çok kolaylaşmasıyla neredeyse kapanmış, dünyanın herhangi bir yerinde kullanılan yapı malzeme ve teknolojisi, giydirme cephe sistemi ; kabul gördüğü taktirde birkaç yıl sonra yerinde üretilerek veya ithal edilerek  uygulanmaya başlamıştır.

 

Ülkemiz Gerçeği

         Giydirme cephenin modern ve prestijli bir etkisi olması, binanın değerini yükseltmesi, ısı ve ses izolasyonu sağlaması, dış cephe boya gereksinimini ortadan kaldırması, kolay temizlenebilir oluşu, hızlı uygulanabilirliği , dış yapı kabuk ağırlığını yaklaşık % 25 oranında düşürmesi ; tüm dünyada olduğu gibi   ülkemizde de giydirme cephe alanında , ara sokaklara kadar uzanan talebi artırmıştır. Böylece özellikle büyük kentlerimizde , bu talebi karşılamak isteyen, altyapısı ve teknik personeli olmayan yada yetersiz birçok firma oluşmuş ; uyulması gereken teknik şartnamelere uymayan , bilinçsiz , eksik uygulamalar yapılarak insan güvenliğini tehdit eder konuma gelmiştir.

         Yapı üretim sürecinden trafik kurallarına kadar pek çok konuda olduğu gibi bu konuya  gerek uygulayıcıların gerekse yatırımcıların “ uyulması gereken kuralları , sadece ağır bir yaptırım  olduğunda uygulayan ve gereksiz bürokratik bir prosedür   olarak gören anlayış “ ile bakması  bu sonuca neden olmaktadır.Oysa giydirme cephe projelendirme ve uygulamasında ekonomik , estetik bütünlük, prestijli bir sonuç olması gereklilikleri yanında ; depreme, rüzgar yüklerine, yangına , ısı , ses ve su izolasyonuna , paslanmaya  karşı önlemler alınmalı, gerekli hesaplar yapılmalı ve detaylar bu kriterler göre çözülmelidir. Ülkemizde   çok sayıda firma bütün bu kriterleri yok saymakta ve kendileri için en ekonomik çözümü ; detay üretmeden , şantiye ortamında, teknik yeterliliği olmayan montaj ekipleriyle sonuçlandırmaktadırlar.Yılda 600 ton alüminyum giydirme cephe malzemesi tüketen , büyük ölçekli olarak nitelendirebileceğimiz bir firma şartnameye uygun rüzgar yükü hesabı yapmamakta, kendisi için en ekonomik yatay ve düşey taşıyıcı elemanı, atalet momentlerini sorgulamasızın seçmektedir. İşveren ve kullanıcılarda proje ve uygulamada uzman firma seçiciliğine gitmemekte, genelde en ekonomik ya da ilk bakışta en iyi görünen çözümü kabul etmekte , herhangi bir teknik şartname aramamakta ya da uygulama sırasında bunun kontrolünü yapamamaktadır.Bu durum da uygulamayı gerekli kriterlere göre yapmak isteyen , yaptığı uygulamadan sorumluluk duyan , yarını düşünen , teknik altyapıya sahip  personel istihdam eden orta ölçekli firmaların diğer merdiven altı firmalarla rekabet şansını azaltmaktadır.

        17 Ağustos 1999 depremi binlerce insanın ölümüne, yaklaşık yirmi bin binanın yıkılmasına, milyarlarca lira maddi kayba neden olmuş bunun sonrasında ortaya çıkan yapı denetim mekanizması , sadece kaba yapıyı denetlemekten öteye gidememiştir. Kaba yapının denetlenmesinde de ulaşılan başarı ayrı bir tartışma konusudur.Oysa yapı denetimi ; temelden ince yapıya kadar – giydirme cephe de dahil olmak üzere - yapıyı oluşturan tüm bileşenlerin uygulama aşamasında gerekli teknik özelliklere sahip olmasını sağlamalıdır.Cephede kullanılan 6+12+6 mm. Kalınlığında , 120*160 cm. ebatlarındaki bir çift camın ağırlığı yaklaşık 60 kg. dır ve yüksek bir binanın cephesinden sadece bir modülün bile kopup düşmesi ciddi bir tehlike oluşturacaktır. Ya da yangın kesicilerin şartnamelere uygun yapılmaması , çıkan bir yangının hızla diğer katlara yayılmasına neden olacaktır. Ancak maalesef birçok uygulamacı firma, işveren firma ve de yapı denetim firması bunun ciddiyetini önemsememektedir.

 

Bir Uygulama

           Avcılar E5 Karayolunda bir köşe parsel üzerine yapılan binanın cephesi; strüktürel silikon ve alüminyum kompozit panel giydirme cephe ile tamamlandı. Mimari proje hazırlanırken giydirme cephe projesi de beraber düşünüldü. Böylece kaba yapı bittikten sonra herhangi bir uyum sorunu yaşanmadı. Köşe parsel avantajını artırmak ve tekdüze kent dokusunun içinden sıyrılıp özgün kimlikte bir bina oluşturmak kaygılarıyla binanın ana girişi köşeden verildi ve bu köşe giriş üstü katlarda silindirik bir formla biraz daha vurgulanmaya çalışıldı.Bu formu oluşturmak için 1. kattan itibaren betonarme üzerine, bükümlü dairesel , kumlanıp epoksi boyalı NPI ve NPU çelik kirişler ;  15 mm. sac plakalar yardımıyla ve kimyasal dübellerle tespit edildi . Kat yüksekliği , maksimum sehim miktarı, düşey taşıyıcılar aks aralığı, cam kalınlığı verileriyle oluşturulan, TS 498 de belirtilen 20 m.bina yüksekliğine kadar gereken ; metrekareye 96 kg/m2  ( 141 km / h ) rüzgar yükünü karşılayabilecek , düşey ve yatay taşıyıcı alüminyum profillerin atalet momenti hesabı yapılarak yatay ve düşey profiller seçimi yapıldı.

          Modüller alüminyum kompozit panellerin minimum fire vermesi , iç ve dış mekanda estetik bütünlüğün sağlanması kriterlerine göre oluşturuldu. Yangına karşı ; katlar arası duman izolasyonunu sağlamak amacıyla kiriş alt ve üst kotuna 2 mm. bükümlü galvanize levhalar , giydirme cephe profillerine bağlamadan polyizobutilen bantlarla yanaştırıldı . Kesin duman geçirimsizliği ; bu saclar ile betonarme  ve yatay – düşey taşıyıcılar temas yüzeyleri , yangına dayanıklı mastik kullanılarak fuga tipi derzlerle sağlandı. Katlar arası ses izolasyonunu sağlamak için her iki yangın kesici galvaniz levha arasına dış cephe kiriş yüksekliği boyunca taş yünü dolduruldu.

         Düz olan yüzeylerde ; görüş alanı camlarında ; dışta 6 mm. mavi reflekte , temperli , makine rodajlı cam , arada 12 mm. hava boşluğu , içte 5 mm. düz cam kullanıldı. Parapet camlarında, dışta 6 mm. mavi reflekte , temperli , makine rodajlı  tek cam  ve arkasında 5 cm. kalınlığında 50 kg/m3 yoğunlukta taş yünü tespitli galvaniz levhalı spandrel panel kullanıldı. Parapet bölgesinde reflekte cam; ışığa bağlı olarak zaman zaman arka yüzeydeki taşyünü izolasyon malzemesini gösterebileceği için dış camın arkasına emaye boya uygulandı. Dairesel bölümde ; ısısal işlemlerden geçirilerek bükülen cam temperli olamayacağı için dışta 6+5 mm. mavi reflekte , makine rodajlı lamine cam kullanıldı.

        Sağır olan yüzeylerde ; demir konstrüksiyon üzeri Pvdf boyalı, her iki yüzde 0.5 mm. alüminyum , ortasında 3 mm. polietilen dolgulu , 15 yıl garantili alüminyum kompozit  panel kullanıldı ve tüm tespit elemanları paslanmaz özellikte tercih edilerek zamanla paslanmanın yaratacağı olumsuzluklar ortadan kaldırıldı. Alüminyum kompozit panel altı sağır yüzeylere de 5 cm. kalınlığında 50 kg/ m3 yoğunlukta taş yünü kullanılarak ısı izolasyonu bütünlüğü sağlandı. Gerekli görülen bölgelerde özellikle üst harpuşta altına ; sistem içine suyun girmesini engelleyecek , buhar geçirimli , su geçirgenliği olmayan membranlar kullanıldı.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  Mehmet Bese POLATKAN / Mimar - YTÜ